Genel

Duvarlar hâlâ yıkılmadı yerinde duruyor

Ümran Avcı – Caner Almaz, 2025 NDS Edebiyat Ödülü’nü kazanan yeni romanı “Duvarlar”da 1980 darbesi öncesindeki sisli, kaotik ve yakıcı ortamı üniversite öğrencilerinin gözünden anlatıyor. “Duvarlar”; “Yaşamaklar” ile başlayan üçlemenin ikinci kitabı. Yazar; son romanında ‘aynı acının kiracıları’ Halil, Birgül, Aysel ve Oğuz’un hikâyeleri üzerinden, ülkedeki siyasal atmosferin insan yaşamına vurduğu darbeyi resmediyor. Gençlikleri heba olan dört gence ayrı ayrı ses açan Almaz, hikâyeyi duvar imgesi üzerinden örüyor. Bir tarafta yaşamın ve ülkenin yükünü omuzlarında taşıyan gençler, diğer tarafta aynı gençlerin tosladığı sert duvarlar. Aşılması gerekirken altında kalınan duvarlar. Kimi zaman da insanın kendilerine ördüğü duvarlar… Romanın başat meselelerinden biri de güven duygusu. İhanetler, yolda taraf değiştirenler, insanı zaafları üzerinden ele geçirenler. Roman karakterlerinden Oğuz’un deyişiyle “Bu belki de hepimizin hikâyesi”… 

Haberin Devamı

■ Aldığınız ödülle başlamak isterim. NDS Ödülü’nün jüri başkanı yakın zamanda kaybettiğimiz Liz Behmoaras’tı… Sırası gelmişken kendisini anmış olalım.

Böylesine önemli ve prestijli bir ödüle layık görülmek hem heyecan verici hem de umut tazeleyen bir durum. “Yaşamaklar’la da 2023 yılında ödüle aday gösterilmiş ve kısa listeye kalmıştım. 15 yıldır bir şeyler yazma, üretme çabasındayım. Kitaplarım için olumlu ya da olumsuz eleştiriler aldığımda çok mutlu oluyorum. Edebiyat ödüllerini de olumlu eleştiri gibi görüyorum. Yazdıklarımın prestijli bir ödülle taltif edilmesiyse dediğim gibi doğru şeyler yaptığımı görmem adına umutlarımı tazeledi. Liz Behmoaras hanımefendiyi söyleşilerinden ve kitaplarından tanıyordum. Senelerdir NDS Edebiyat Ödülü’nde hem jüri üyeliği hem de 2023 yılından bu yana jüri başkanlığını yürütüyordu. Romanları, söyleşileri ve çevirileriyle kıymetli anısının unutulmaz olacağı inancındayım. Onun jüri başkanlığını yaptığı bir ödülü almak benim için büyük onur. Kendisini saygıyla anıyorum. 

Haberin Devamı

■ İktidarların ördüğü duvarlar, resmi duvarlar, insanın kendine ördüğü duvarlar, aşılması gereken, insanı yoran duvarlar. Duvar metaforu üzerine neler söylersiniz?  

Kelime anlamından azade duvar imgesinin günümüz dünyasında çok büyük anlamlar taşıdığı düşüncesindeyim. İkili ilişkilerimizden resmî kurumlarla alakamıza kadar her temele çekilebilecek ve anlamını bireyin kendince şekillendirebileceği bir imgeden bahsediyoruz. Bu yüzden kitapta da sıklıkla karakterlerim özelinde farklı tanımlamaları ve metaforik kullanımları var. Romanda ‘70’li yıllarda yaşayan gençlerle günümüzde yaşayanların benzer sıkışmışlıkları yaşaması ve hissetmesi tarih dışında çoğu şeyin aynı kaldığını düşündürüyor bana. Günümüzde hâlâ geçerliliği koruyan sorunların miras kaldığını, bir nevi o günlerde de gençlerin benzer sorunlarla mücadele ettiğini, savaştığını ve o duvarların hâlâ yerinde olduğunu anlatmaya çalıştım. 

■ Romanda sancı, o kadar öne çıkan bir duygu ki. Kitabın ismi “Duvarlar” olmasaydı ‘Sancı” olurdu herhalde…

Haberin Devamı

Dört ana karakterim de büyük kayıplar yaşıyor. Bu kayıpların hissettirdiği en büyük duyguysa hayal kırıklığı. Ölümle yüz yüze geliyorlar, gençliklerini kaybediyorlar, mücadelelerinde başarısız oluyorlar… Bu onlarda büyük bir kayıp hissiyatı doğuruyor. İnsan bazen bir şeyin olmasını çok ister, onun için mücadele etmeyi göze alır ancak sonunda başarısızlıkla baş başa kalır. Hepimizin tanıdığı ancak o ağrı ve acı olmayan duyguyu sancı olarak tanımlamak istedim. 

Kavgayı erkekler çıkarıyor

■  Romandaki gençlerin tamamı siyasi atmosferin yarattığı kaosla büyüyen çocuklar.  “Biz nasıl iyileşeceğiz?” sorusu hâlâ güncelliğini koruyor mu? 

Çağımız ve coğrafyamız bizlere başka bir yol bırakmıyor sanırım. Ülkemizin her nesli darbelerle, siyasi kavgalarla, ekonomik kaygılarla ve gelecek endişesiyle sınanıyor. Bugün de aynı durumdayız. Tüm bu kaygı ve endişelere karşın, hukuksuzluklar ve adaletsizliklere karşı bir araya gelebilen insanlarız. Evet, çağımız ve coğrafyamız bizi sınıyor ancak iyileşme inancı herkesin içerisinde yemyeşil duruyor. Biz iyileşeceğiz ve bunu başkası sağlamayacak, birlikteliğimizden güç alıp devam edeceğiz. 

Haberin Devamı

■ ‘Çocukluğundan erken emekli’ Aysel’in “Erkekler delirmiş” çıkışı romanda ön planda. Tarih erkeklerin elleriyle mi yazılıyor? 

İnsanlık tarihini düşündüğümüzde bu önerme hiç yanlış durmuyor. Kavgaların tamamında bir iktidar kaygısı taşınıyor ve bu kaygıyı güdenler genelde erkekler oluyorlar. Bu hırsın doğurduğu büyük savaşlar, büyük yıkımlar ardında büyük acıları bırakıyor. Bu nedenle kavgaya değil de kavgayı çıkartanlara odaklanmak ve sorunu onlarda aramak daha doğru diye düşünüyorum. 

Haber Kaynak : MILLIYET.COM.TR

“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
batum escortstbilisi escortbatum escortbayan escortბათუმის ესკორტიtbilisi escortsescort batumHoliganbet